Bağlanma Nedir? Bağlanma Stilleri

YAZAR : Çarşamba, Mart 13, 2024

Biz bize Hayata Dokunan Sohbetler programızın bu bölümünde Bağlanma Nedir? Bağlanma Stilleri konusunu konuştuk.

Biz Bize Hayata Dokunan Sohbetler 1. Bölüm Duygusal Farkındalık

YAZAR : Perşembe, Ocak 18, 2024


17 Ocak Çarşamba akşamı sevgili arkadaşım Güzin'le birlikte Biz Bize Hayata Dokunan Sohbetler isminde instagram canlı yayını yaptık. Bundan sonra her hafta bir konuyu konuşmaya karar verdik. Umarım faydalı olur. Bu haftanın konusu Duygusal Farkındalık . İzlemek isterseniz videoya tıklayıp izleyebilirsiniz. 

Glikoz Devrimi

YAZAR : Cuma, Ocak 12, 2024

 



Bir grubum var , Simyacı Mutfak Grubu, her 15 günde bir farklı uzmanlar farklı eğitimler ve atölyeler organize ediyor kurucusu Tülin Hanım. Geçen haftalardaki eğitimlerden birinde Diyetisyen Yeter Hanım bize kilo alma-verme dışında daha sağlıklı bir hayat için beslenme konusunda konuştu. Hayatımıza sokacağımız küçük beslenme değişiklikleri ile daha sağlıklı olabileceğimizi , kilomuzu yönetebileceğimizi söyledi. En önemli konunun vücudumuzdaki glikoz dengesini sağlamak olduğunu anlattı.
Mesela tip 2 diyabet, insülin direnci , Polikistik Over , Demans , Duygu Dalgalanmaları, Alzheimer gibi hastalıkların sebebinin vücudumuzdaki glikozun sürekli dalgalanması olduğunu , glikozun dengelenmesi için yapılabilecekleri anlattı. 
Anlattıkları çok mantıklı geldi ve biraz biraz uygulamaya çalıştım. Geçen hafta bir gün Dost Kitabevi'nde dolaşırken Glikoz Devrimi kitabını gördüm ve biraz inceledikten sonra almaya karar verdim. Kitabı okumayı henüz bitiremesem de o gün gelen Diyetisyen Yeter Hanım'ın söyledikleriyle paralel bilgiler var. 
Bilgilerden biraz bahsedecek olursam vücudumuzdaki glikoz oranının dengelenmesi için yediklerimizin sıralaması çok önemli. Önce sebze, sonra protein en son karbonhidrat ve meyve sıralaması şekerin dengede olmasını sağlıyor. 
İkinci küçük değişim  yemeklerden önce 1 yemek kaşığı sirke koyduğumuz suyu içmek . Sirkenin kan şekeri dengesini düzenlemede önemli bir rolü var.
Üçüncü değişim ise yemeklerden sonra 10-15 dakika hareket etmek. Yemeklerden sonra yürüyüş yapmak şeker ilacı gibi etki ediyor. 
Yeter Hanım bu basit 3 kurala dikkat edersek uzun vadede hem kilo verebileceğimizi, hem de bir çok sağlık sorunumuzun düzeleceğini belirtti. 
Bazı doğru bildiğimiz yanlışlar ya da aslında beslenme ile ilgili neyin doğru neyin yanlış olduğu konusunda kafaların çok karışık olduğu bir dönemde bilimsel araştırmalara dayanan bu kitap hayatımızı olumlu etkileyebilir. Ben ufak ufak başladım bakalım. Gelişmeleri yazarım.



Kendinle Dost Olmak - 1

YAZAR : Cumartesi, Kasım 25, 2023

 


Kendinle dost olmak, kendinle iyi geçinmek ne demek? Kendini sevmekten farklı mı? 
Yeni bir yazı dizisine başlıyorum . Her yerden duyduğumuz bu kendini sev , sen önemlisin , seni üzenleri hayatından çıkar benzeri cümlelerle kendinle dost olmak farklı mı?
Kendini sev dendiğinde biraz bencilce algılanabiliyor. Sanki sadece kendini sev başkaları önemli değil sen önemlisin gibi bir havası var( kızım öyle bir vibe alıyorum diyor:))) 
Kendini biraz sevmek çok iyidir aslında hiç sevmeyen insanlardan daha faydalıdır kendini seven insan. Ama aşırıya kaçıp narsizim boyutundaki sevgi zararlıdır. 
Kendinle dost olmak için neler yapmak gerekir dersen ilk olarak şöyle düşünmeni öneriririm. Çok değer verdiğin bir dostuna davranır gibi davran kendine. Mesela o kırılacak diye korktuğun , söylemediğin şeyleri kendine de yapma. Üzüldüğünde destekleme cümlelerini kendine de söyle. Kendin hakkında asla kötü konuşma, bilinçaltın şaka da olsa her şeyi ciddiye aldığı için inanabilir. 
Kendini duvardan duvara vurup dövme mesela, kendine bu kadar kötü davranma iznini nereden alıyorsun acaba?:))))
Kendinle dost olma giriş 101 dersi, önce kendine kötü davranmayı, eleştirmeyi ve kızmayı bırak.

İtalya Turu 1

YAZAR : Salı, Eylül 19, 2023

       6-11 Eylül arası 5 gece 6 gün İtalya gezisine gittik. Aslında şöyle oldu. Kızım küçük olduğu için yurt dışı gezilerine onu götürmemiştik daha önce gittiğimizde. Ona söz vermiştim. Aslında o Paris ve Disneyland turu istiyordu ama ben pek istemiyordum. Hem daha önce Paris i gördüğümden hem de Paris'te ağustos ayında sokak olayları olduğundan dolayı istemiyordum. Paris karışık şimdi gidilmez falan diyerek ikna ettim. Sonra nereye gidelim diye düşünürken pandemiden önce planladığımız ama gidemediğimiz İtalya geldi aklıma. Bir kaç tur firmasıyla görüştükten sonra bir tanesine karar verdim ancak arkadaşım Konya'ya davet ettiği için satın almak için gidemedim. Konya'dayken kız kardeşim aradı ve İtalya için tur satın alıp almadığımı sordu. Henüz almadığımı Konya dan dönünce alacağımı söyleyince bir komşusunun aylar önce tur aldığını ama vize alamadığı için turu devretmek istediğini söyledi. Benim için de güzel bir fırsat oldu çünkü güncel fiyatlarla daha pahalı olacaktı. Kısmet diye bir şey var:)

Neyse efendim biz tatil sepeti" sitesinden aldık turumuzu ama daha sonra tur rehberimizden öğrendiğimize ve tura katılanların söylediklerine göre bütün satın alanları bir havuzda birleştiriyorlarmış yani hiç bir tur bir otobüsü dolduramıyormuş. Bu yüzden joly tur, gezinomi vb..... her turdan insanlar vardı. 

Turumuz 6 eylül sabah 08:30 da Sabiha Gökçen Hava Alanı dış hatların önünde buluşmamızla başlayacaktı. Ama biz Ankara'dan gideceğimiz için sabah 05:45'e uçak bileti aldık. Rahat rahat yetişeceğimizi düşünürken kız kardeşim aradı ve uçakların çok sık rötar yaptığını 2 saat rötar yapsa turu kaçırabileceğimizi söyleyince uçak saatini değiştirdik. gece 10:30 uçağıyla İstanbul'a gittik ve Sabiha Gökçen Havaalanı'nda sabaha kadar bekledik. Bu kısım çok yorucu oldu. Kafede koltuklarda uyukladık :) 

Ertesi sabah buluşma saatinde buluşma yerine gittiğimizde tur rehberimiz Gül Hanım'la buluştuk. Check in yaptırabileceğimizi uçaktan inince Roma Havaalanı'nde bagaj bölümünde beklememizi söyledi. Uçaktan indikten sonra bagaj alma alanında hep birlikte buluştuk ve tur otobüsüne geçtik. Otobüse yerleştikten sonra rehberimiz yoklama yaptı ve her ikili, üçlü gruba bir numara verdi. Yani genelde insanlar aileleriyle ya da arkadaşlarıyla gelmişlerdi. Biz kızımla 13 numaraydık:) Ve her geziden sonra numaramızı söyleyerek yoklama aldı. 

İlk gün Collesium'a doğru hareket ederken yoklamadan sonra genel bilgiler verdi. Ve dedi ki; "para+sağlık ve zaman üçlüsü nadiren bir araya gelir. Paranız olur zamanınız olmaz, zamanınız olur sağlığınız olmaz , velhasıl biri olur biri olmaz. Eğer üçünü denk getirip buraya gelebildiyseniz u bir şanstır ve umarım bu şansınızı keyifle değerlendirirsiniz". 

"Eğer dünya bir kitapsa seyahat etmeyenler hep aynı sayfayı okurlar" 

Bu cümlesi çok hoşuma gitti. Ve devam etti "her seyahat sizi değiştirir bakalım buradan döndüğünüzde ne ilhamlar almış olarak döneceksiniz. Bu değişiminizi hayatınıza nasıl yansıtacaksınız?" Bu arada rehberimiz Gül Hanım 66 yaşında çok donanımlı bir kadın. Bu yüzden gezi esnasında anlattıkları , tarih ve felsefe bilgisi çok etkileyiciydi. Ayrıca kendisi öyle enerjik biriydi ki tura katılan genç yaşlı herkes ona yetişmekte zorlanıyordu. Biraz yavaş olmasını rica ettiklerinde "siz beni 66'da gördünüz bir de 36 da görecektiniz" diye takıldı.  Tur boyunca elinde pembe puantiyeli şemsiyesiyle , biz rahat bulalım diye, dolaştı ve biz pembe şemsiyeyi takip edeceğiz diye canımız çıktı:))))

Collesium'u dışarıdan gördük. Çünkü aylar öncesinden biletler bitiyormuş ve için bir günde gezmek çok zormuş. Tur kapsamında içinin gezilmesi yokmuş. Hatta anladığım kadarıyla hiç bir turda yokmuş. Collesium'un çevresinde dolaşıp fotoğraflar çektikten sonra tekara otobüse bindik ve aşıklar çeşmesine gittik. Aşıklar Çeşmesi'nin tarihini dinledikten sonra orada 4 peynirli pizza ve kola menüzü 8,5 eurodan fast food bir şeyler yedik. Zaten İtalya'da 4 Peynirli Pizza  , Margarita Pizza ve Makarna meşhur. Makarnayı pesto soslu , mantarlı , deniz ürünlü her şekilde yapıyorlar. Biz de 6 gün boyunca çeşitleri denedik. 

Aşıklar Çeşmesi çevresinde 2 saatlik bir serbest zaman verdi ve bu 2 saate yemekte dahildi. O yüzden çok çevreden ayrılmadan gezdik. Çok kalabalıktı ve herkes para atıp dilek diliyor ve fotoğraf çektiriyordu. Aslında adı Aşıklar Çeşmesi değilmiş , Türkler öyle bir isim koymuşlar. Asıl adı Fontana di Trevi yani Üç yol Çeşmesiymiş. 

Daha sonra turla buluşup İspanyol Merdivenleri'ne gittik. 135 merdivenin bulunduğu ve çevresinde dünyaca ünlü lüks markaların mağazalarının olduğu bir meydanda bulunan merdivenlere polis oturmayı yasaklamış. Biraz dinlenmek için oturduğumuzda hemen polis gelip uyardı. Meydanda faytonlarla gezinti yapılıyordu. Meydanın karşı sokağında Antico Cafe Greco kafe var ve zamanında Hemingway burada kahve içermiş. Tabi ki biz de kahve içtik ama fiyatlar epey pahalıydı. Bu kafede en çok garsonlar dikkatimi çekti. Ben fotoğraf çektirmek için biraz önce boşalan masaya oturduğumda fotoğraf güzel çıksın diye masanın üstündeki boş bardak ve tabağı yan masaya koymaya amele amele çalışırken:)) yakışıklı ve asil garson bana "madame please stop " dedi. Özür diledi ve hemen masayı topladı. Biraz utandım:)) Sonra sipariş için yanımıza geldi daha karar vermediğimizi söyledik yine özür dileyip gitti ve biz çağırana kadar gelmedi. Çok zarif hareketler bunlar:)

Biliyorsunuz İtalya deyince akla pizza , makarna ve tiramisu gelir. Meydana çıkan sokaklardan birinden 5 euroya karton kapta tiramisu almamızı önerdi rehber ve eğer oturup yerseniz İtalya'da 4-5 euro da masa parası aldıklarını söyledi. 

Serbest zamanın ardından buluşup otelimize gittik. Otel Roma'ya yaklaşık 1 saat uzaklıkta 4 yıldızlı bir oteldi. Daha önce İtalya'ya giden arkadaşlarım oteller konusunda beni uyarmışlardı. Çok lüks ya da konforlu oteller beklemiyordum zaten. İhtiyaç duyabileceğimiz her şey vardı ama lüks bir otel değildi. 

İtalya'da bir de şehir vergileri varmış. O şehirde konaklarsan vergi veriyormuşsun. İstanbul için biz de yapsak keşke diye düşündüm. Rehber İtalya'nın çok fazla turist çektiğini ve bunun için zamanında Holywood'u kullandığını anlattı. Aşıklar Çeşmesi filmi ve Audrey Hepburn'ün  Dilek filmlerinin bu konuda çok etkili olduğunu anlattı. 

Otele gittiğimizde bir gece önceden de uykusuz olduğum için duş alıp erkenden yattım. Çünkü rehber 7'de kahvaltı saat 8:00 de otobüste olmamızı söyledi. 


Ertesi sabah 07:15 te kahvaltıya indik ve yiyecek pek bir şey bulamadık:))) 1 çeşit peynir , sahanda yumurta(görüntüsü pek iç açıcı değildi, o yüzden almadım) ve bol tatlı bişeyler vardı. Kruvasan ve kekler vardı. Zeytin yoktu:( Aslında ilk otel kahvaltı açısından iyi günlerimizmiş. En azında krem peynir , yumuşak ekmek ve ceviz vardı. İtalyanlar sabah kahvaltısında bir kruvasan ya da kurabşiye ve kahve içerlermiş. 

Otobüsle yaklaşık 1,5 saat gittikten sonra Nimi Kasabasına geldik. Yolda harika göl manzaraları vardı ve durup fotoğraf çektirdik. Rehberimiz İtalya'da çeşmeler olduğunu ancak oradan su doldurmamızın iyi olamayabileceğini anlattı. Bağırsak floramız alışık olmadığı için kötü etkilenebileceğimizi ancak kasabalardan dağlardan gelen suları içebileceğimizi söyledi. İki tür su vardı her yerde biri natural su yani bildiğimiz su diğer soda gibi mineralli su. Nimi kasabasında belediye 2 suyun da aktığı sebil gibi bir yer yapmış. Sularımızı orada doldurduk ve oradan başka bir yerden su içmedik.

Nimi kasabası çileğiyle ünlü bir yer olduğu için çileğe dair her şey vardı. Küçük şirin kafelerden birinde çilekli turta yedik kahve içtik. Biraz dolaştıktan sonra Vatikan'a gitmek için hareket ettik. Vatikan dünyanın en küçük ama en zengin ülkesiymiş. Bir ülkeye girer gibi giriliyor ve öndeki çok büyük kiliseyi gezip çıkıyorsunuz. Vatikan da sadece kiliseyi gördüm ben ama bir kaç arkadaş yanlışlıkla kiliseye girmeden arkasına geçmişler ve Vatikan şehrini görmüşler ama öyle bir giriş çıkış yapmışlar ki onlar da kiliseyi göremediler. 

Vatikan'dan sonra gece Roma şehir turu yaptık. Bir sürü meydan, tarihi yapı gezdik ve yemek yedik. O gece de saat 10:30 gibi otele döndük. Meydanlarda gösteri yapanlar, şarkı söyleyenler resim yapanlar vardı.

Ve 3. gün 

Ertesi sabah bavullarımızla birlikte otelden ayrıldık ve Floransa'ya doğru hareket ettik. Yolda Toscana da Ortiveri kasabasına uğradık. Muhteşem bir katedral vardı ve rehber o kasabada yaşayan insanların hayatın tadını çıkaran , yavaş yaşayan insanlar olduğunu anlattı. Kasabaya giderken uzun bir yokuş olduğu için Feniküler e bindik. Dönerken de fenikülerle aşağı inip otobüsümüze bindik. Yaklaşık 2 saatlik bir yolculuktan sonra Floransa'ya vardık. Meşhur Davut Heykeli ve bir çok heykelin bulunduğu meydanı gezdik. Dan Brown kitaplarından bildiğim Medici Ailesinin sarayı hemen o heykellerin yanında meydanda bulunuyor. Floransa'yı Floransa yapan aile olduğu söyleniyor. Heykeller orjinal değilmiş , orjinalleri müzelerdeymiş ama bire bir kopyaları meydanda duruyormuş. Davut heykeli ve bir çok heykel çıplaktı bu arada. 

Floransa'da dolaşıp akşam yemeği yedikten sonra otobüsümüzle Montecatini kasabasındaki otelimize geçtik. Buradaki otel 3 yıldızlı bir termal oteldi ama bu otelde çok sıkıntı yaşayanlar oldu. Mesela tek girişi olan bir aile odasına iki farklı aileye vermişler ve uyuyamamış doğal olarak insanlar. Bazı odalarda sıcak su , krutma makinası falan yokmuş . Bizim kaldığımız odada bunlar vardı ama çok konforlu bir oda değildi. Mesela cam açılmıyordu sadece klima vardı.

Erken bir saatte otele döndüğümüz için çıkıp biraz kasabayı gezdik. Yine bu kasabada da insanlar meydanlarda toplanmışlar , çocuklar oyun oynuyor, gençler yüksek sesle müzik dinliyorlar daha yaşlılar sohbet ediyorlardı. Kasabada yaşlı nüfus çoğunluktaydı. 

Anlattıklarımdan fark ettiyseniz hiç büyük şehre yakın bir otelde kalmadık, kalamadık. Rehber pek mümkün olmadığını söyledi belki de kalabalık gruplara vermiyorlardı.

4. gÜN

Portofino Pisa

5. Gün 

Venedik


Blogger tarafından desteklenmektedir.